Sürdürülebilir Bir Gelecek için
İnovasyon

Dünya Çevre Günü, dünyayla ilişkimizi sorgulamaya ve doğayla ne kadar derin bir ilişki kurduğumuzu düşünmeye davet ediyor. Sürdürülebilirlik hakkında konuşmak için daha iyi bir zamanlama olabilir mi?

Arçelik olarak atık, gaz emisyonu ve su sarfiyatını azaltmayı hedef alan bir iş modeli yalnızca yerine getirmemiz gereken bir görev değil; yaptığımız her işin, aldığımız her kararın merkezinde yer alıyor. Bu yaklaşım, yenilikçi teknolojileri keşfederken bir adım ileride olmamızı sağlıyor.

Arçelik olarak vizyonumuz, bir üretim tesisinde ilerleme kaydetmenin çok ötesinde. Bizim için sürdürülebilirliği geliştirme vizyonu, tüm marka ve endüstrileri kapsıyor.

Arçelik'te yeni bir yatırım veya iş planı öncesinde atık, emisyon ve su tüketimini azaltmayı hedefleyen sürdürülebilirlik modelimize uyumunu sorguluyoruz.

Gelişen teknolojinin ve yeniliklerin yakın takipçisi olmak bizi -ve herkesi- bir adım ileriye taşıyor. Şimdiden içinde yer aldığımız ve geleceğe şekil vereceğine inandığım girişimlerden bazıları şunlar:

Döngüyü Tamamlamak

Stratejilerimizi Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile uyumlu olarak şekillendiriyor, uygulamaya geçirdiğimiz atık, enerji ve su yönetimi sistemleri ile birden fazla çevresel ISO gereksinimlerini yerine getiriyoruz.

Geri dönüşüm, gereksiz atıkların azaltılmasında kritik bir rol oynuyor ve endüstri lideri üretim tesislerimiz bu konu göz önünde bulundurularak tasarlanmıştır. Tüm üretim ve dağıtım tesislerimizde yenilenebilir enerji kullanarak ve enerji verimliliğini artırarak 2025 yılına kadar “Net Sıfır Emisyon” hedefimize ulaşmak için çalışıyoruz.

En çok gurur duyduğum girişimlerimizden biriyse, atık su arıtma tesisleri ve kapalı devre sistemler gibi altyapı unsurları sayesinde kullanılan suyun geri kazanımını sağlayarak tesislerimizde yeniden kullanmamızı sağlayan yaklaşımımızdır. Bu projelere odaklanarak, son 5 yılda yaklaşık 1 milyon metreküp su tasarrufu sağladık.

Plastik yiyen solucanlar

Plastik ambalaj ve ürünlerden sağladığımız avantajlar büyük, ancak geri dönüşümü oldukça zor olan bu materyali kullanmamızın ağır sonuçları oluyor.

Bu konuda beni oldukça heyecanlandıran bilimsel gelişmeler bulunuyor. Yakın zamanda yürütülen bir araştırma, un kurdunun strafor ve diğer polistiren formları ile beslenerek hayatını devam ettirebileceğini ortaya koydu. Diğer bir araştırmada ise yemcilik için yetiştirilen balmumu solucanlarının, alışveriş torbalarında bulunan plastiği biyolojik olarak ayrıştırabildiği keşfedildi.

Hepimizin, ürettiğimiz atık miktarını azaltmamız önemli. Ama bunun yanı sıra, solucanların, plastik atıkların sindirilmesine yardımcı olabileceği ihtimali atık yönetimi konusunda ilginç bir gelişmenin sinyalini veriyor.

Okyanuslarımızı temizlemek

Bir yelken tutkunu olarak, atıkların okyanuslar üzerindeki zararlı etkilerini bizzat gözlemleme fırsatım oldu. Neyse ki, bu değerli doğal kaynağımızı korumak için olağanüstü yöntemler geliştiren insanlar var. “The Ocean Cleanup”, okyanuslarımıza yayılmış 5 trilyon plastik parçası ile mücadele eden bir kuruluş. Plastik atıkları, geleneksel ağ ve tekne yöntemlerine göre çok daha etkin bir şekilde toparlayacak yaratıcı bir yüzen bariyer sistemi üzerinde çalışıyorlar.

Okyanuslardan toplanan atık plastiği geri dönüştürerek ayakkabı üreten Adidas veya dünyanın ilk geri dönüştürülmüş plastik şampuan şişesini duyuran P&G gibi şirketlerle, atıkları önemli ölçüde azaltacak döngüsel ekonomi girişimlerini görmeye başlıyoruz. Biz de yüzde 99 oranında geri dönüştürülmüş çamaşır makinesi ve buzdolabı üretimimizle sektörümüzde bu girişimi destekliyoruz.

Solar Enerji

Geçen yıl elektrik hacminin yüzde 55’inin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edildiğini öğrenmek beni oldukça heyecanlandırmıştı. Özellikle solar enerji alanında yankı uyandıran gelişmeler oluyor. Çin, üç aylık süre içerisinde güneş enerjisi ile üretilen elektrik üretiminde yüzde 80 oranında bir artış raporladı. Bu gelişmenin temelinde, yeni hayata geçirilen, 40 megavatlık dünyanın en büyük fotovoltaik işletmesi yer alıyor.

Gündemde ayrıca, dört Amerikalı profesörün, güneş pillerine magnezyum atomları ekleyerek güneş enerjisi verimliliğini yüzde 300 oranında artırabileceği yer alıyor. Böylesi bir gelişme, tüm dünyada güneş enerjisinin benimsenmesinde devrim yapacak bir etkiye sahip olabilir.

Sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için dünya genelinde gerçekleşmekte olan tüm inanılmaz gelişmeleri yakından takip etmemiz gerekiyor. Yenilikçi fikirleri paylaşmak ve tüm endüstrilerde hayata geçirilen yeni bilimsel gelişmelere açık olmak hepimizin sorumluluğunda. Ancak bu şekilde, gelecek için adımlarımızı en doğru şekilde atabiliriz.

Yazan
Hakan Bulgurlu, CEO